
idea worker - fikir işçisi
DUNNING KRUGER SENDROMU ve KİFAYETSİZ MUHTERİSLER
30.06.2017 18:59Kültürümüz mütevazı olmak üzerine inşa edilmiştir ve olgunlaşan buğday başakları gibi eğilmek hepimize sürekli telkin edilmiştir. "Söz gümüşse, sükût altındır." ve "Dövene elsiz, sövene dilsiz ol." öğretileri çocukluğumuzdan beri zihnimizdedir. Bunlar elbette güzel telkinler ve olgun insan olmak erdemdir, fakat denge insanı olabilmek daha büyük erdemdir. Mütevazı olduğu kadar, gerektiğinde özgüvenini konuşturan; cahil karşısında gerekirse susan, fakat bilgisinin ağırlığını hissettiren insan olabilmek...
Şu tür yakınmaları hep duyarız: "Zır cahil, ama amirim oldu." veya "Daha düne kadar en alt unvandaydı, ama birden genel müdür yardımcısı oluverdi."... Bu tür sızlanmaların devamında olan mı? Küskünlükler ve kendini geriye çekmeler... İşte, bu yazının amacı kifayetsiz muhterislere pabuç bırakmamak üzerinedir. Kifayetsiz muhterisler mi? Hani, çok az şey bildiği halde çok şey biliyormuş gibi davranan... Hani, üst yöneticilerle çekilen her resimde yer almaya çalışan... Hani, her sunumu kendisi yapmaya çalışan... Aslında "mütevazı bilgeler" ve "kifayetsiz muhterisler" arasında yaşanan haksız rekabete dur demeyi amaçlamakta bu yazı.
Kifayetsiz muhterisler sadece ülkemde yok. İşte, ünlü Cornell Üniversitesi çalışanları Justin Kruger ve David Dunning 1999 yılında kifayetsiz muhterisler üzerine bir çalışma yapmışlar ve 2000 yılında psikoloji alanında Nobel ödülü kazanmışlar. Bu çalışma "Dunning-Kruger Sendromu" olarak bilinmekte. Sendromun özetinin özeti: "Vasıfsız insanlar vardıkları yanlış sonuçları anlamayarak kendilerini vasıflı bireyler olarak gösterirler."
Değerli hocalarımız Cornell öğrencilerine bir test yapmışlar ve test sonunda, her öğrenciye şunu sormuşlar: "Sınavınız nasıl geçti?"... Alınan cevapların analizi oldukça ilginç ve aslında doğal: Soruların %10'una bile yanıt veremeyen öğrencilerin kendilerine güvenleri çok yüksek, ama soruların %90'ına doğru yanıt veren öğrencilerin kendilerine güveni görece düşük."... Araştırmanın bulguları şunlar olarak sıralanmakta:
1- Niteliksiz insanlar, ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler
2- Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler
3- Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan acizdirler
4- Eğer nitelikleri, belli bir eğilimle arttırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar
Hani, filmlerde olur: Vampirler ve insanlar birlikte yaşarlar, ama vampirlerin amacı şudur: İnsanların kanını emmek ve onları vampir yapmak... İşte, bu ilginç sendroma yakalanan ahlaksız kifayetsiz muhterislerin amacı da bellidir: Nitelikli bilgeleri ezmek, ezmek ve ezmek... "Henüz yetersizim", "Kendimi geliştirmeye ihtiyacım var." veya "Nice üstatlar varken, ben mi o göreve layık olayım?" şeklinde fikirler çoğumuzda olmadı mı? Oldu... Yanlış anlaşılmasın: "Bizler de kifayetsiz muhteris olalım." demiyorum. Düşüncelerimi aşağıya sıralamak istiyorum:
1- Niteliklerimizi ve eksikliklerimizi iyi sıralamamız gerekmekte. Yani kendi kendimizin nitelik envanterini çıkartmalıyız.
2- Ne zaman, nerede ve hangi konumda olmak istediğimizi iyi belirlemeliyiz. Örnek: "Kurumsal bir firmada, en geç 3 yıl içerisinde, CRO olmak istiyorum." gibi.
3- Hedeflerimiz belli ve nitelik envanterimiz de hazır. Şimdi, hedef ve nitelik analizi yapmalıyız. Örnek: "CRO olmam için şu niteliklere sahibim ve şu niteliklere de sahip değilim. En kısa sürede, yetersiz yönlerimi eğitmeliyim."
4- Son aşama ise "vuruş aşaması". Yani, "Asgari seviyede de olsa, CRO olabilmek için yeterli hale geldim. Elbette öğrenmenin süresi ve sınırı yoktur, ama artık kendime inanıyorum ve güveniyorum. İstediğim işi aramaya başlıyorum."
Şu konuda itiraz gelebilir: "Hazırlık süreci bu kadar uzun olursa, mevcut ve müstakbel konumlar sendromlu insanlar tarafından kapılmaz mı?". Kısmen haklı yönleri olan bir itiraz, ama hangi çürük bina kuvvetli bir deprem karşısında kendini koruyabilir ki... Elbette bilgi güçtür ve insanı yüceltir. Fakat bilgiye sahip insanın kendine güvenmesi de çok önemlidir. Bilgiyi ve kişisel güveni birleştirip, kifayetsiz muhterislere dur dememizin zamanı geldi de geçiyor da...
—————