idea worker - fikir işçisi
NEFSİNİ KÖRELTMEK ve ÜRETKENLİK
19.10.2016 16:01Kültürümüzde yer alan 3 hususa değinmek istiyorum:
1- Az yemek
2- Az uyumak
3- Az konuşmak...
İnsanız ve hayallerimiz sınırsız, fakat ömür sermayesi maalesef çok yetersiz. Ölümün ne zaman geleceği de meçhul, sağlıklı yaşamayı ne zaman kaybedeceğimiz de... Eğer 80 yıl sağlıklı ve üretken yaşayacağımdan emin olsaydım, bu satırları kaleme almazdım. Ölüm hepimiz için kaçınılmaz son. Ölümden sonrasına inanırız ya da inanmayız... Ölümün dini boyutlarına burada girmeyeceğim. Fakat her bir insanın mükellef olduğu bir husus yok mu? Var! Hepimiz, birey olaraktan, üretken olmakla mükellefiz.
Üretken olmak nedir peki? Üretken olmanın bir şekli yok, bildiğiniz üzere. Ufak bir köyde yaşayan bir çiftçi, şehirde yaşayan bir beyaz yakalıdan çok daha fazla üretken olabilir. Ama nasıl? Farklı olarak, farklı olanı deneyerek... Her gün işine giden, hep aynı işi yapan, akşam evine gelip TV başına kurulan bir beyaz yakalı üretken midir? Her gün aynı ameliyatları yapan bir doktor üretken midir? Bence değiller... Kültürümüzde "iki günü eşit olan zararda" kabul edilir. Evet, son derece haklı ve mantıklı bir yaklaşım. Üretkenlik farklılıkla iç içedir. Sürekli farklı şeyler öğrenmek, farklı şeyler denemek, farklı hususlar hakkında kafa yormak... İşte, üretken olmak son derece dinamik bir süreç. Yazılarımda zaman zaman "Neden Apple Gibi Bir Şirketimiz Yok?" sorusuna cevap arıyorum. Cevap aslında çok sarih: Memur zihniyetine sahip insanlar çoğunluktayken, üretken bir toplum olmamız ve Apple gibi şirketlere sahip olmamız çok zor. "Salla başını, al maaşını", "Azıcık aşım, ağrısız başım", "Devlete kapağı atabilmek", "Başımıza alim mi kesildin" gibi sözler kulağınızda sıklıkla çınlamıyor mu?
Yazının başında "az uyumak, az konuşmak, az yemek" hususlarını belirtmiştim. Bu üç zor hususun üretkenlikle ne ilgisi olduğuna dair itirazlar gelebilir. Üretken olmak zaman yoğun bir süreçtir. Evet, zaman harcayacaksınız ki üretken olabileceksiniz. Hepimiz çok yoğun şekilde iş hayatının içindeyiz, hepimiz trafikte saatler harcıyoruz ve hepimizin farklı sorumlulukları (aile, akraba vs.) var, ama sermayemiz bir günde sadece 24 saat ve 24 saatin de önemli bir bölümü zaten bize ait değil. İşte, çok kısa zaman dilimlerinin bile önemli olduğunun apaçık göstergesi!
Üretken olmak için çok parlak bir zihne ihtiyacımız var. Parlak zihnin önünde üç temel engel olduğunu düşünüyorum: Dolu mide, fazla uykudan şiş gözler ve malayani sohbetlere harcanan zamanlar... "Az yemek" felsefesi "hiç yemek yememek" değildir. Az, ama sağlıklı yemek... Protein ve sağlıklı yağlar önem kazanmakta mesela. Çoğumuz kahvaltı yapmıyoruz ve işe gelirken aldığımız puaça ve börekle idare ediyoruz. Zihnimize bir gol atmış oluyoruz sabah sabah... Diğer öğünlerde de tıka basa yediğimizde ne mi oluyor? Sürekli uyukluyoruz ve uykunun esiri oluyoruz ister istemez. Uykunun esiri olduğumuzda da zihnimize ikinci golü atmış oluyoruz. Gelelim malayani sohbete... Argoda geyik denilen husus... Canı sıkılan, eline telefonu kaptığı gibi sizi arıyor ya da yanınızda bitiveriyor. Elbette insanız; sosyal olmaya, dert anlatmaya ve dert dinlemeye ihtiyacımız var. Bunu yadsıyamayız da... Fakat amaçsızca yapılan boş konuşmalara harcadığımız zamanların değerinin farkında mıyız? Geyik, işyerlerinde de başa bela. Tam işinize odaklanmışken, yeni bir fikir üstünde düşünürken, işinize katkı sağlayacak bir okuma yaparken; mola vermiş bir arkadaşınızın yanınıza gelmesi ve olmadık, sizi ilgilendirmeyen veya faydasız konularla başınızı şişirmesi... Ya da bir telefon konuşmasında "Hey dostum, ne haber. Burda gök gürledi. Orda hava nasıl?" tarzında boş geyikler...
Velhasıl, üretken olmak için farklı düşünmek gerek. Farklı düşünme içinde "açık bir zihin" olmazsa olmaz. Fakat zaman en önemli kısıtımız. Öyleysa atalarımızın miraslarında çözüm arayamaz mıyız? Atalarımız "az yemek, az konuşmak ve az uyumak" konusunda bize tavsiyede bulunmuşlar. Naçizane, her zaman bu üç tavsiyeye sımsıkı sarılmak istiyorum, ama bu üç tavsiyeden bihaber insanlardan kaçabilirsem...
—————